top of page

Biyolojik Çeşitlilik Kaybı




Türkiye, dünyadaki 36 biyolojik çeşitlilik sıcak noktasından üçünün karşılaştığı ve etkileştiği; bir diğer deyişle, sahip olduğu biyolojik çeşitlilik açısından yeri doldurulamaz, ancak zaten özgün doğal bitki örtüsünün çoğunu kaybetmiş bir coğrafya. Bu üç sıcak noktadan biri de, Akdeniz Havzası…


Dünya, yüzeyinde yaşamın çeşitliliğinden oluşan bir cennete, biyosfere sahip. Biyosfer, uçsuz bucaksız evrende yaşam olduğunu bildiğimiz tek yer! En azından 3,5-4 milyar yıldır var. Biz ise, yaklaşık 250-300 bin yıldır onun bir parçasıyız! İnsan nüfusu, Tarım Devrimi’nin şafağında, yaklaşık 10 bin yıl önce bile sadece 5 milyon dolayındaydı, şimdi ise 8 milyara yaklaşıyor. Yani, artık gezegeni dönüştüren, böylece yaşamın çeşitliliğini de tehdit eden önemli bir küresel güç haline geldik.

Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Servisleri üzerine Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu’nun 2019 yılında yayınladığı küresel değerlendirme raporu, biyolojik çeşitlilik kaybına neden olan unsurları azalan önem sırasına göre şöyle sıralıyor:


1. Arazi ve deniz kullanımı değişikliği (ormansızlaşma, tarım, su ürünleri yetiştiriciliği vb.),

2. Organizmaların doğrudan kullanımı (kereste üretimi, balıkçılık vb.),

3. İklim değişikliği,

4. Fosil yakıt kullanımı dâhil kirlilik (hava, su ve toprak)

5. İstilacı türler.

Arazi ve deniz kullanımı değişikliği ve kirlilik, aynı zamanda iklim değişikliğini etkiliyor. İklim değişikliği ile biyolojik çeşitlilik kaybı arasında da karşılıklı bir etkileşim var. Bu iki temel unsur da, doğrudan insanlığın yaşam kalitesini etkiliyor! Bu nedenle, Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Servisleri Üzerine Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu (IPBES) ve Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2021 yılında yayınladığı biyolojik çeşitlilik ve iklim değişikliği raporu, “biyolojik çeşitlilik kaybı” ve “iklim değişikliği”nin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini ve biriyle mücadelenin ancak diğeriyle mücadele edilerek mümkün olabileceğini ısrarla vurguluyor! Tüm bu etkileşen unsurlar, nihai olarak insan faaliyetlerinin bir sonucu.


Sahip olduğu biyolojik çeşitlilik açısından yeri doldurulamaz olan coğrafyamız, Anadolu da, dünya üzerinde insan faaliyetlerinden en uzun süredir etkilenen coğrafyalardan biri. Böyle olunca da, özgün doğal bitki örtüsünün çoğunu kaybetmiş olması bir sürpriz değil! Öyle ki, arazi kullanımı ve ilişkili baskıların yakın geçmişte (2000-2015) özellikle Anadolu bozkırlarının karasal biyolojik çeşitliliğini azalttığı ileri sürülüyor (Şekil 1).

Şekil 1: Türkiye’de 2000 ve 2015 yılları arasında "Biyolojik Çeşitlilik Doğallık İndeksi (Biodiversity Intactness Index, BII)"ndeki değişim (BII Change 2000-2015, UN Biodiversity Lab platformundan uyarlanmıştır). Bu indeks, bir alanın doğal biyolojik çeşitliliğinden ne kadar kaldığını tahminlemektedir. Indeksteki azalış ve artış, sırasıyla kırmızı ve yeşil renk ile gösterilmektedir

Buna rağmen, yaşamın çeşitliliğini tehdit eden unsurların biyolojik çeşitliliğimizi geçmişte nasıl etkilediğini tam olarak bilmiyoruz. Bu unsurların biyolojik çeşitliliğimizi yakın geçmişte nasıl etkileyebileceği ile ilgili çalışmalar da halen yetersiz. Bu eksikler konusunda akademik bilgi üretmek ve üretilen bilgiler ışığında karar vericileri yönlendirmek, en büyük önceliklerimiz arasında yer almalıdır! Türkiye, dünyadaki 36 biyolojik çeşitlilik sıcak noktasından üçünün karşılaştığı ve etkileştiği; bir diğer deyişle, sahip olduğu biyolojik çeşitlilik açısından yeri doldurulamaz, ancak zaten özgün doğal bitki örtüsünün çoğunu kaybetmiş bir coğrafya (Şekil 2).


Şekil 2: Anadolu, sahip olduğu biyolojik çeşitlilik açısından yeri doldurulamaz, ancak yoğun tehdit altında olan bir bölgedir! Anadolu’daki üç biyolojik çeşitlilik sıcak noktası. Bir bölgenin biyolojik çeşitlilik sıcak noktası olarak tanımlanabilmesi için iki katı ölçütü sağlaması gerekir. Bu ölçütler şunlardır: (1) en az 1500 endemik (bir coğrafyaya özgü) damarlı bitki türüne ev sahipliği yapmalıdır ve (2) özgün doğal bitki örtüsünün en az %70’ini kaybetmiş olmalıdır. Yani, sıcak nokta olarak tanımlanan bölge, hem eşsiz, yeri doldurulamaz hem de tehdit altında olmalıdır.

Bu üç sıcak noktadan biri de Akdeniz Havzası. Akdeniz Havzası, özellikle bitkiler için bölgeye özgü yüksek tür oranıyla dünya üzerindeki en önemli sıcak noktalardan biri. Son yıllarda özellikle orman yangınlarıyla gündeme gelen ülkemizin Akdeniz kuşağı, bu sıcak nokta içinde yer almakla kalmıyor, aynı zamanda biyolojik çeşitlilik açısından bu sıcak nokta içindeki en önemli bölgelerden biri. Bu bölge, amfibiler, sürüngenler, kuşlar, memeliler ve bitkiler açısından bölgeye özgü tür oranı ve tür zenginliğinin birlikte yüksek olduğu bir bölge. Örneğin, memeliler için özellikle hem tür hem de genetik çeşitliliğin küresel ölçekte korunması açısından görece yüksek bir önceliğe sahip.


Bu bölgenin karmaşık topoğrafyası, iklimi ve buzul döngülerindeki sığınak rolü (yani, çok uzun bir süredir birçok türe, ekosisteme ev sahipliği yapıyor olması, ki kızılçam ormanları bu ekosistemlerden biri!), yüksek biyolojik çeşitliliğinin ana nedenleri arasında. Yaşamın bu çeşitliliği, binlerce yıldır bu coğrafyanın sakinlerine büyük hizmetler sunuyor. Örneğin, arıların çoğunlukla kızılçamı tercih eden basra böceğinin salgısından ürettikleri çam balı. Dünyadaki çam balı üretiminin çok büyük bir kısmı, bu bölgede, özellikle Muğla’daki kızılçam ormanlarında gerçekleşiyor. Ancak ülkemizin Akdeniz kuşağı, aynı zamanda binlerce yıldır insan baskısı altında. Bu bölgenin önemli bir bileşeni olan Akdeniz orman ekosistemleri de bundan nasibini alıyor.


Biyolojik çeşitliliği tehdit eden unsurlar, arazi ve deniz kullanımı değişikliği (örneğin, doğal bitki örtüsünün insan kullanımı amaçlı dönüştürülmesi vb.), organizmaların doğrudan kullanımı, iklim değişikliği (iklim değişikliğinin daha olası kıldığı doğal döngünün dışında gerçekleşen büyük çaplı orman yangınları vb.), kirlilik ve istilacı türler, ayrıca bu ekosistemleri de (barındırdığı biyolojik çeşitliliği, sunduğu hizmetleri vb.) tehdit ediyor.


Öyle ki, şehirlerin refahı ve kırsal alanların sosyo-ekonomik gelişimi açısından çok önemli olan bu ormanlar, büyük oranda bütünlüğünü (bozulmamışlığını) yitirmiş durumda. Artık Akdeniz kuşağındaki ormanların çoğunluğu (örneğin, Antalya ve Muğla’daki ormanların sırasıyla %86,39 ve 72,71’i) düşük bütünlüğe sahip. Oysa daha az parçalanmış ve insan baskısı daha az olan yüksek bütünlüğe sahip ormanlar, karbon yutma ve depolama, sağlıklı havzalar, geleneksel orman kullanımı, iklimsel süreçler ve biyolojik çeşitlilik açısından çok çok önemli!


Akdeniz orman ekosistemlerinde son yıllarda gerçekle- şen orman yangınları, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybının, yaşamlarımızın her alanını nasıl etkilediğini bir kez daha üzücü bir şekilde hatırlatmıştır. Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Servisleri Üzerine Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu ve Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin 2021 yılında yayınladığı raporun ana mesajı, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybının birbirinden ayrı düşünülemeyeceği ve biriyle mücadelenin ancak diğeriyle mücadele ile mümkün olabileceği! Bu nedenle, tüm taraflar, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı ile aynı anda mücadele konusunda sorumluluklarını artırmalıdır!


KAYNAKLAR:

  • https://unbiodiversitylab.org

  • https://www.conservation.org/priorities/biodiversity-hotspots

  • https://www.worldwildlife.org

  • de-Miguel, S. vd. 2014. “Integrating Pine Honeydew Honey Production into Forest Management Optimization”, European Journal of Forest Research 133(3), 423-432.

  • Grantham, HS. vd. 2020. “Anthropogenic modification of forests means only 40% of remaining forests have high ecosystem integrity”, Nature Communications 11(1), 1-10.

  • Gür, H. 2017. “Geç Kuvaterner Buzul Buzullararası Döngülerinin Anadolu’nun Biyolojik Çeşitliliği Üzerine Etkileri”, Türkiye Jeoloji Bülteni 60, 507-528.

  • Newbold, T. vd. 2016. “Has land use pushed terrestrial biodiversity beyond the planetary boundary? A global assessment”, Science 353(6296), 288- 291.

  • Pollock, L.J. vd. 2017. “Large conservation gains possible for global biodiver- sity facets”, Nature 546(7656), 141-144.

  • WWF ve BCG. 2020. “Fires, forests and the future: a crisis raging out of control?” https://wwfeu.awsassets.panda.org/downloads/wwf_fires_fo- rests_and_the_future_report.pdf

Doç. Dr. Hakan Gür

Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi

Anadolu Biyocoğrafyası Araştırma Laboratuvarı

Son Yazılar

Hepsini Gör

İletişim

Gayrettepe Başak Sokak No:2 D:1 Beşiktaş / İstanbul

+90 212 285 69 15

ituvakif@ituvakif.org.tr                 KVKK

  • Instagram
  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn

Haber ve Duyuruları Almak İçin Abone Olun

Teşekkür Ederiz

© 2022 Tüm Hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. | İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı resmi web sitesidir. 

bottom of page