top of page

Türkiye'nin ilk Nükleer Mühendislerinden Prof. Dr. Abdi Dalfes Üzerine Bir Söyleşi


Elektrikte Nükleer Güç Laboratuvarı (Soldan-Sağa: Mehmet Özvatan, Abdi Dalfes, Özer Çiftçioğlu).

“Prof. Abdi Dalfes’in hem akademik hem de aile hayatı üzerine olan bu söyleşi, oğlu Prof. Dr. Nüzhet Dalfes ve öğrencisi Prof. Dr. Serhat Şeker’in karşılıklı konuşmalarından derlenmiştir. 

Diyalog formunda oluşturduğumuz bu yazımızı, doğaçlama şeklinde gelişen söyleşilerimizin sonrasında, herhangi bir şekilde kayda almadan, en doğal şekliyle, sadece aklımızda kalanları soru-cevap şeklinde kaleme alarak oluşturduk. Böylece ortak hatıralarımıza ve hislerimize dayanan bir bütünlük içerisinde, Prof. Abdi Dalfes’in başarı dolu, örnek bilimsel kişiliğini Türk bilim dünyasına gecikmeli de olsa tanıtarak, vefatından 21 sene sonra onun aziz hatırasını tekrar minnetle anmak istedik. ”


S. Şeker: Babanızı kısaca tanıtır mısınız?


N. Dalfes: Babam, Rumelili bir ailenin (Selanik) iki çocuğundan biri olarak 13 Haziran 1921’de İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Amcam Mehmet Dalfes, babamdan yaklaşık bir yaş büyüktü, bütün eğitim hayatlarını da iki kardeş birlikte sürdürmüşlerdir. Amcam da babam gibi akademik hayatın içerisindeydi.  İki kardeş eğitim hayatlarına Tevhidi Tedrisat Kanunu (1924) öncesinde İstanbul’un Şişli ilçesinde yer alan Collège St. Jeanne d’Arc’ta Fransız eğitim sistemi içerisinde başlamışlardı. Bu anlamda, okuma-yazmayı da önce Fransızca olarak öğrenmişlerdi. Daha sonrasında ise amcam ve babam eğitimlerine, yine birlikte, Galatasaray Lisesi’nde devam etmişler; Galatasaray Lisesi’nden mezuniyetlerinden sonra ise 1939-40 döneminde Yüksek Mühendis Mektebi’ne (Bugünkü İTÜ’ye) yine birlikte girmişler. Birinci sınıfı sınavla geçerek, doğrudan ikinci sınıftan yükseköğretim hayatlarına başlamışlar. Ancak babam son sınıfta bel kemiği tüberkülozuna yakalanınca eğitim hayatına üç sene ara vermek zorunda kalmış. 1948 yılında İTÜ Elektrik Fakültesi Zayıf Akım kolundan (günümüzdeki Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü’nden) pekiyi derece ile mezun olmuş ve 1949’da Elektrik Fakültesi’nin Elektroteknik ve Elektrik Ölçmesi Kürsüsü’nde asistan olarak göreve başlamış. 1951’de yeterlilik sınavını ve 1955’te de doçentlik sınavlarını vererek, aynı kürsüde (Ord. Prof. Burhaneddin Sezerar’ın kürsüsü) doçent olarak öğretim üyeliği hayatına başlamış. Kısacası babamın İTÜ ile ilgili öğrencilik ve öğretim üyeliğine başlangıcı bu şekildedir. 



Hazırlıklarımız (soldan-sağa: Serhat Şeker, Nüzhet Dalfes).

S. Şeker: Evet, ağabeyi ile olan hem arkadaş hem de kardeşlik ilişkisinden bana da söz ederdi. Aralarındaki yaş farkı bir yaş olmasına rağmen ona ismiyle asla hitap etmez “ağabeyim” derdi. Özellikle öğrencilik yıllarında okul harçlıklarının yönetiminin ağabeyinde olduğunu belirterek, gün içerisinde bir şeye ihtiyacı olduğunda parayı ondan aldığından bahsederdi.


Ben hocamın yurtdışındaki akademik faaliyetlerini biliyorum ama Dalfes ailesi olarak birlikte geçirdiğiniz yurtdışı zamanlarınızdan da bahsedebilir misiniz?


N. Dalfes: Babam 1951’de yeterlik sınavını verdikten sonra 1953 yılının yazında Almanya, Kalsruhe’de Siemens und Halske, 1956 yazında ise Frankfurt/Main’de Hartmann und Braun firmalarında endüstriyel alanda çalışmalarda bulunmuştur. İTÜ Elektrik Fakültesi’nden mezun olmasına rağmen, 1958’ de University of California Berkeley’e, Barış İçin Atom Projesi  kapsamında, ICA (International Cooperation Administration) burslusu olarak nükleer mühendislik eğitimi almaya gitmiştir. Bu dönemde, nükleer mühendislik alanında M.Sc. Derecesi alan ilk Türk nükleer mühendislerindendir. Bu esnada babamla birlikte bu eğitimi UC Berkeley’de alan, yine İTÜ’den, Nejat Aybers ve Sevim Tan da vardı. 1959’da master derecesi aldıktan sonra Illinois’deki Argonne National Laboratory’de (ANL) ‘Resident Research Associate’ olarak çalıştı. Ben de böylece çocukluğumun iki yılını Amerika’da geçirdim; Bu yıllarda Amerika’da birlikte olduğumuz Prof. Ziya Akçasu ve ailesi de vardı. Ziya Bey de babamdan sonra İTÜ Elektrik Fakültesi Yüksek Frekans Tekniği Kürsüsü’nden Amerika’ya nükleer mühendislik eğitimi almaya gitmişti ancak orada doktorasını da tamamlayarak ve Amerika’da kalarak uzun yıllar Michigan Üniversitesi’nin Nükleer Mühendislik Bölümü’nü yönetti. Biz, 27 Mayıs 1960 darbesinden birkaç gün sonra Türkiye’ye döndük. O tarihlerden hemen sonra 1961’de İTÜ Nükleer Enerji Enstitüsü kuruldu, enstitü müdürlüğüne de Prof. Nejat Aybers getirildi. Bu tarihten itibaren babam da aynı enstitüde ders verdi. Ancak Nejat Bey’le babamın yıldızları pek barışmayınca, babam İTÜ Elektrik Fakültesi bünyesinde ‘Elektrikte Nükleer Güç Kürsüsü’nü  ve kendi laboratuvarını yapılandırdı. 1966-67’de Fransa’da Saclay’deki Nükleer Araştırma Merkezi’nde çalıştı, daha sonra 1968-69’da Hollanda Nükleer Reaktör Merkezi’nde-RCN (Reactor Center of the Netherlands) araştırma faaliyetlerini sürdürdü.


Özellikle nükleer güç reaktörlerinin dinamiği, kontrolü ve nötronik gürültü analizi (noise analysis) üzerine yaptığı çalışmalar 1960’lı yıllarda bir dizi çalışma olarak o zamanlar Almanya orijinli ‘Nukleonik’ dergisinde yayımlanmış ve çok ses getirmiş olan çalışmalardı. Böylece Abdi Bey’in oluşturduğu ‘Nükleer Gürültü Analizi’ bir disiplin olarak İTÜ’de geliştirilip, uluslararası sahaya sürülmüş bir bilimsel kültür oldu.


S. Şeker:  Gümüşsuyu binasındaki Elektrikte Nükleer Güç Laboratuvarı’nda 1960-70 yılları arasında çok önemli çalışmaların yapıldığını ben de biliyorum. Benim bu konulara olan ilgimin 1980’den itibaren olmasına rağmen, 1960-70 yıllarının hocam Abdi Bey’in uluslararası alanda yaptığı çalışmalarının çok yankı uyandırdığı yıllar olduğunu da çok iyi bilmekteyim. Özellikle nükleer güç reaktörlerinin dinamiği, kontrolü ve nötronik gürültü analizi (noise analysis) üzerine yaptığı çalışmalar 1960’lı yıllarda bir dizi çalışma olarak o zamanlar Almanya orijinli ‘Nukleonik’ dergisinde yayımlanmış ve çok ses getirmiş olan çalışmalardı. Böylece Abdi Bey’in oluşturduğu ‘Nükleer Gürültü Analizi’ bir disiplin olarak İTÜ’de geliştirilip, uluslararası sahaya sürülmüş bir bilimsel kültür oldu. Ben de dahil, dört kuşak (A. Dalfes, Ö. Çiftçioğlu, S. Şeker ve B. Barutçu)  bu disiplin içerisinde Hollanda’da bilimsel faaliyetlerimizi sürdürerek, birçok uluslararası çalışma yapıp, öğrenci yetiştirdik. Bu silsilenin sonucunda yetiştirdiğimiz öğrencilerin de her biri, birer uluslararası değer haline geldi. Bütün bu süreçler hocamız Abdi Bey’in önderliğinde ve ondan edindiğimiz bilimsel kültür sayesinde oldu. Bu arada laboratuvarımızda üzerinde modellemeler yaptığımız bir analog bilgisayarımız ve CAMAC ölçme sistemi ile birlikte çalışan PDP11-05 bilgisayarımız vardı. 


Şimdi laboratuvarımızın o yıllarından da biraz söz edebilir misiniz?

Soldan-Sağa: Abdi Dalfes, Lale Dalfes, Melahat Akçasu, Ziya Akçasu.

N. Dalfes: Ben Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nden mezun olduktan sonra İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Bölümü’nde lisansüstü yaparken o laboratuvarda yazılımcı olarak çalışmıştım. NIM-CAMAC PDP 11-05 bilgisayar üzerinde çalışmalar yapıyorduk. O yıllar için yaptıklarımız son derece modern, gerçek zamanlı bilgisayar uygulamalarıydı  ve Türkiye’de bu sistemi kullanan nadir bir araştırma grubuyduk. Bu gerçekten de son derece önemliydi çünkü Türkiye’de o yıllarda henüz bilgisayar mühendisliği bölümlerinin olmadığı ve var olan uygulamaların da çevrimiçi uygulamalar olduğu düşünülürse, gerçek zamanlı uygulamaların önemi daha iyi anlaşılacaktır. 


Abdi Bey, İTÜ’de 1960’larda uluslararası makale yazan çok nadir öğretim üyelerinden biriydi. Çünkü öğretim üyeliğinin yanı sıra bilim adamlığı ile de ön plana çıkmaktaydı. Mesela 1963’te ‘Nukleonik’ dergisinde yayımladığı ‘The Fokker-Planck and Langevin Equations of a Nuclear Reactor’ başlıklı çalışması 1960’larda nükleer araştırmalar alanında en çok ses getiren çalışmalarından biridir ve bu konuda birçok uluslararası çalışmaya da kaynak olmuştur.


S. Şeker: Evet, bu konu çok önemli. Abdi Bey’in geleneğinden gelen araştırmacılar, Hollanda’daki araştırmalarında da hep gerçek zamanlı hesaplama yöntemlerini kullanmışlardır. Ama ne yazık ki fakültemiz bile bu çalışmaların önemini o zamanlar yeterince kavrayamamıştı. Halen de kavrandığını zannetmiyorum. 

Hocamızın çalıştığı alana yaptığı kuramsal katkılar da son derece önemliydi. Her şeyden önce Abdi Bey, İTÜ’de 1960’larda uluslararası makale yazan çok nadir öğretim üyelerinden biriydi. Çünkü öğretim üyeliğinin yanı sıra bilim adamlığı ile de ön plana çıkmaktaydı. Mesela 1963’te ‘Nukleonik’ dergisinde yayımladığı ‘The Fokker-Planck and Langevin Equations of a Nuclear Reactor’ başlıklı çalışması 1960’larda nükleer araştırmalar alanında en çok ses getiren çalışmalarından biridir ve bu konuda birçok uluslararası çalışmaya da kaynak olmuştur.   Bunun dışında Fransa-Saclay’de yaptığı çalışmalar daha çok nükleer reaktörlerde nötronik ölçmelere ilişkin korelasyon fonksiyonlarının ve reaktör transfer fonksiyonlarının hesaplanması üzerinedir, bu çalışmalar da zamanının son derece güncel ve ‘Reaktör Gürültü Analizi’ne ilişkin ilk çalışmalarıdır. 


Abdi Bey’in bir dizi şeklinde nükleer güç reaktörlerinde stokastik yaklaşımlarla yaptığı nötronik gürültü analizi çalışmaları, ABD’deki Los Alamos Laboratuvarı’nın kataloglarında da referans olarak gösterilmiştir. 


Peki, hocamızı bilimsel çalışmalarının dışında eğitime yaptığı katkılarla da tanımlamak istersek, siz nasıl tanımlarsınız?


N. Dalfes: Şimdiye kadar konuştuğumuz bilimsel çalışmalarının haricinde, babam çalıştığı alanları eğitim süreçlerine de aktarmış bir bilim adamıdır. Ama fakültede verdiği dersler sadece nükleer alanda değildi. Öncelikle Elektrik Fakültesi’nde Elektrik Ölçme ve Elektroteknik dersleri verirdi, hatta 1970’lerde Maçka Mühendislik-Mimarlık Fakültesi’nde de elektroteknik derslerine devam etmişti. Ayrıca, Bursa ve Trabzon’a da ders vermeye giderdi ve bu anlamda Bursa Üniversitesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin yapılandığı yıllarda bu üniversitelerin elektrik mühendisliği bölümlerine çok katkıları olmuştur. Ayrıca Hava Harp Okulu’nda (HHO) da uzun yıllar ders vermişti.


S. Şeker: Evet, hocamın eğitime yaptığı katkılar bakımından benim bildiğim 3 kitabı vardı. Birincisi İTÜ Yayınları arasında yer alan ‘Elektrik Ölçme Laboratuvarı Deneyleri’ ; İkincisi, İTÜ Nükleer Enerji Yayınları arasında ‘Solutions of the Reactor Kinetic Equations’  ve üçüncüsü de ortak çeviri kitabı olarak ‘İstatistiksel Uygulamalı Olasılıklar Hesabı’dır.



  Elektrik Fakültesi içerisinde ise ‘Nükleer Güç Reaktörleri’, ‘Nükleer Teknoloji’, ‘Nükleer Ölçme ve Enstrümantasyon’ ve ‘Füzyon Reaktörleri’ konularında çok çeşitli dersler açıp, bu konularda tezler yaptırmıştır. Bu şanslı öğrencilerden biri de benim; kendisiyle ‘Ağırsu Soğutmalı Doğal Uranyum Yakıtlı CANDU Tipi Reaktörlerin İki Enerji Grubuna Göre Hesabı’  konusunda bitirme çalışması yapmıştım. Bitirme çalışmamın notu 10 üzerinden 8 idi. Bu da Abdi Bey’den alınabilecek en yüksek nottu! 


Verdiği bütün derslere son derece ciddi bir şekilde hazırlanırdı ve ders notlarına ya da kitaba bakmadan dersini verirdi. Bana da ders vermek için orijinal kaynakları önerir ve “Eğer, kitabın arkasındaki problemleri çözemiyorsan, o dersi hiç verme!” derdi.


Aklımda kalan bir diğer sözünde ise “Birimi olmayan büyüklük ölçülemez” derdi.

Bu söz, benim için aynı zamanda onun tarafından söylenen en çarpıcı bir deyiştir; çünkü ölçme kavramına ilişkin tanımın ötesinde, ölçülebilirlik ve ölçülemezlik kavramları anlamında felsefi bir içeriğe de sahipti.


Bu arada benim tanıdığım kadarı ile Abdi Bey, kendiyle övünmeyen, çok konuşmayan, kısacası boş konuşmayan ve bu karakterdeki insanlardan da pek hoşlanmayan bir kişilik yapısındaydı. 


Bu çerçevede onun arkadaşlıklarından da bahsedebilir misiniz?


N. Dalfes: Babamın Elektrik Fakültesi içerisindeki önde gelen arkadaşlarından Hasan Önal, Muzaffer Özkaya, Emin Ünalan, Kemal Sarıoğlu’nu hatırlıyorum, mutlaka fakülte içindeki diğer hocalar ile de ilişkileri samimiydi. Mesela, Enise Erimez de onu takdir eden sonraki kuşak hocalardandı. Makine Fakültesi’nden ise Nimet Özdaş, Cahit Özgür, Hasan Özoklav ve Yaşar Özemir gibi birçok arkadaşı vardı; Yaşar Özemir aynı zamanda oturduğumuz apartmandaki komşusuydu da. Bu arada İTÜ’den ve Amerika zamanlarından tanıdığı ve samimi aile ilişkisi içerisinde olduğumuz Ziya Akçasu en iyi arkadaşlarından birisiydi. Ziya Bey, yaz tatillerinde Amerika’dan Türkiye’ye geldiği zamanlarda mutlaka bizi ziyaret ederdi ve görüşürlerdi. Ziya Bey babamın arkadaşları arasında benim en rahat konuşabildiğim ve bilimine çok ilgi duyduğum, hayran olduğum kişiydi.


S. Şeker: Ben bu arkadaşlık grubu içerisinde var olan arkadaşlık bağlarının, dostlukla ilgili olan kısmıyla birlikte; aynı zamanda birbirlerinin bilgi seviyelerine duydukları saygıyı da hep görmüşümdür. Mesela Hasan Önal, Abdi Bey’in temel eğitiminin kalitesinden ve yabancı dil bilgisinden sürekli övgüyle bahseder, hatta gıpta ettiğini bile söylerdi. 


Ama Emin Ünalan’ın Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) hazırladığı “İTÜ’nün Çınarları” isimli kitapların 1. cildinde Abdi Bey için söylediklerini aktarmak istiyorum: 


“Elektronik sahada kendini yetiştirmiştir ve çok başarılı olmuştur. Bunu her zaman kendisine de söylerdim. Kafası iyi çalışan, çok kıymetli, çok sevdiğim bir arkadaştı. Ne sorsan mutlaka cevabını alırdın. Kendisini Amerika’da nükleer sahada çok iyi yetiştirmiş ve çok değerli bilimsel yayınlar yapmıştı. Bu konuda bir problem olduğu zaman Abdi Bey’in fikrinin alınmasını ben rica ederdim, kendisini de bu konuda uyarırdım.” 


Fakültede verdiği dersler sadece nükleer alanda değildi. Öncelikle Elektrik Fakültesi’nde Elektrik Ölçme ve Elektroteknik dersleri verirdi, hatta 1970’lerde Maçka Mühendislik-Mimarlık Fakültesi’nde de elektroteknik derslerine devam etmişti. Ayrıca, Bursa ve Trabzon’a da ders vermeye giderdi ve bu anlamda Bursa Üniversitesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin yapılandığı yıllarda bu üniversitelerin elektrik mühendisliği bölümlerine çok katkıları olmuştur.


Bir gezi anısı (Sağdan-sola: Münir Ülgür, Yılmaz Özkan, Nusret Yükseler, Mahmut Kayral, Abdi Dalfes, Emin Ünalan; Ön sıra, soldan-sağa: Fikri Uzgören, Hasan Önal).

S. Şeker: Bu anlamda Abdi Bey kendi arkadaş grubu içerisinde de bilgi ve kişiliği ile takdir edilen birisiydi. Şimdi biraz da baba-oğul ilişkinizden bahsedebilir misiniz?


N. Dalfes: Aile içerisinde baba olarak çok sert ve ciddiydi ama öğreticiydi de. Beni üniversite ortamıyla çok erken yaşlarda (üç, dört) tanıştırdı: Gümüşsuyu binasındaki Elektrik Ölçme Laboratuvarı’nda ‘takılırdım’. Direnç kutuları, galvanometreler, osiloskoplar… Çocukken birçok şeyi ondan öğrendim. Ben devridaim makinesi yapmak isterdim, o da bana neden olamayacağını açıklardı. Fransızcayı ve diferansiyel denklemlerini hep ondan öğrendim. Üniversitede fizik okumak isteğime, belli etmeden sevindi. Sanırım onun da kalbindeki alan fizikti. Ama ailesi tarafından mühendisliğe yönlendirilmiş. Belki nükleer alana kaymasının altındaki sebep de bu olabilir. Ayrıca Galatasaray Lisesi’nde sınıf arkadaşı Feza Gürsey’dir.  Feza Bey, İ.Ü. Fen Fakültesi-Fizik Bölümü’nden mezun olmuş ve sonrasında da uluslararası başarıları ile Türkiye’nin yetiştirdiği, dünya çapındaki bir bilim insanı olmuştu; ben de babamın Feza Bey ile olan arkadaşlığını Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olduğum yıllarda öğrenmiştim. Sanırım o zamanki kuşağın bilime olan ilgisi, temel alanlara daha fazla odaklıydı.


S. Şeker: Madem matematikçi ve fizikçilerden söz açıldı Ratıp Bey’den de söz etmeden geçmeyelim.  Çünkü Abdi Bey bana hep onun ne kadar iyi bir hoca olduğundan söz ederdi, bu konuda sizin düşünceleriniz nedir?


N. Dalfes: Evet, Ratıp Bey babamın sıkça bahsettiği bir efsane hocaydı. Ne güzel tesadüftür ki Ratıp Bey’den Boğaziçi’nde ben de ders aldım. Böylece Ratıp Bey hem benim ve hem de babamın hocası oldu. Türk bilim tarihinde ayrıcalıklı bir yere sahip olan bir bilim insanıydı.


İTÜ’den ve Amerika zamanlarından tanıdığı ve samimi aile ilişkisi içerisinde olduğumuz Ziya Akçasu en iyi arkadaşlarından birisiydi. Ziya Bey, yaz tatillerinde Amerika’dan Türkiye’ye geldiği zamanlarda mutlaka bizi ziyaret ederdi ve görüşürlerdi. Ziya Bey babamın arkadaşları arasında benim en rahat konuşabildiğim ve bilimine çok ilgi duyduğum, hayran 

olduğum kişiydi.


S. Şeker: Abdi Bey, Erdoğan Şuhubi’ den de övgüyle söz ederdi. Sanırım Erdoğan Bey, İTÜ Nükleer Enerji Enstitüsü’nden 1962’de mezun olmuş ve Abdi Bey’den de ders almış; başarılı bir öğrenci olduğunu ima ederek “Erdoğan Bey çok iyiydi…” derdi. 


Son olarak Abdi Bey’in entelektüel yanından da bahsedebilir misiniz?


N. Dalfes: Edebiyata merakı vardı; şiir ve roman okurdu. Roman ve şiir kitaplarını orijinal dillerinden okurdu. Klasik Batı Müziği meraklısıydı. Müzikalleri ve operaları severdi. Daha güncel olanlara da ilgisi vardı; özellikle ‘My Fair Lady’ bunlardan birisiydi. Joan Baez’i de dinlemeyi severdi.  Atatürk Kültür Merkezi’ndeki senfonik konserlere, her cumartesi günü düzenli olarak giderdi. 


Yabancı dil öğrenme konusunda çok yetenekliydi. İngilizce, Fransızca, Almanca ve İtalyanca bilirdi. Hatta İtalyancayı İTÜ Yabacı Diller Yüksekokulu Müdürlüğü yaparken öğrenmişti ve İtalyan Kültür Merkezi’nden de İtalya bursu kazanmıştı.


Yaz aktiviteleri olarak, tatile gitsek bile İstanbul’dan pek uzaklaşmazdık; Florya plajlarına günübirlik gezileri çok sık yapardık. Yeşilyurt’tan söz edilince orada babamın amcamla beraber bisiklete bindiklerini anlattığını hatırlıyorum.


S. Şeker: Evet, yabancı dillere karşı merakını ve yeteneğini biliyorum, zaman zaman bana da İngilizce konusunda tavsiyelerde bulunurdu, özellikle VOA’yı (Voice of America) dinlememi tavsiye ederdi. Zaten hem kendisinin hem Özer Çiftçioğlu’nun hem de benim odalarımızda birer kısa dalga radyolarımız vardı VOA’nın Kavala’dan yaptığı kısa dalga yayınları dinlerdik. Ben İngilizce romanlarda bilmediğim kelimelerin fazlalığından söz edince de “Tahmin et geç ama sonradan aynı kelimeyle karşılaştığında tahminini test et” derdi. Tabii özellikle Latince kökenli, Fransızca gibi güçlü bir dili bilen kendisi için bunu yapmak çok kolaydı ama bizler için o kadar da kolay bir yöntem değildi.


Abdi Bey üzerine konuşacağımız daha birçok anı ve bilgiyi derlemek mümkün olsa da hocamın hem bilimsel yanını hem de sosyal çevresi ile olan ilişkilerini özetleyebildiğimizi sanıyorum. Bu bağlamda bir bilim insanının hayatının farklı kesitlerinden ortaya çıkan yansımalarla gelecek kuşaklara deneyim açısından birçok şey aktardığımızı düşünüyorum.


Ben şahsen sizinle hocam hakkındaki bu söyleşiyi yapmaktan çok mutlu oldum. Konuşmalarımız esnasında onun sesi ve görüntüsü hep zihnimdeydi ve sıkıştırılmış bir zaman aralığında onunla birlikte olduğumuzu hissettim. Bu hisleri bana yaşattığınız için size çok teşekkür ediyorum.


N. Dalfes:  Ben de bu yazının hazırlanmasında emekleri ve katkıları olan herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Benim için de çok hoş bir deneyim oldu.


Galatasaray Lisesi’nde sınıf arkadaşı Feza Gürsey’dir.  Feza Bey, İ.Ü. Fen Fakültesi-Fizik Bölümü’nden mezun olmuş ve sonrasında da uluslararası başarıları ile Türkiye’nin yetiştirdiği, dünya çapındaki bir bilim insanı olmuştu; ben de babamın Feza Bey ile olan arkadaşlığını Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olduğum yıllarda öğrenmiştim. Sanırım o zamanki kuşağın bilime olan ilgisi, temel alanlara daha fazla odaklıydı.


Özellikle nükleer güç reaktörlerinin dinamiği, kontrolü ve nötronik gürültü analizi (noise analysis) üzerine yaptığı çalışmalar 1960’lı yıllarda bir dizi çalışma olarak o zamanlar Almanya orijinli ‘Nukleonik’ dergisinde yayımlanmış ve çok ses getirmiş olan çalışmalardı. Böylece Abdi Bey’in oluşturduğu ‘Nükleer Gürültü Analizi’ bir disiplin olarak 

İTÜ’de geliştirilip, uluslararası sahaya sürülmüş bir bilimsel 

kültür oldu.


Son Söz

 

Bu söyleşinin böylece sonuna geldik, eğer daha fazla konuşabilseydik Prof. Abdi Dalfes ile ilgili daha fazla anıyı hatırlayacak ve hayat hikâyesi odaklı daha farklı bir içerik hazırlayabilecektik. Ama onun öğrencisi ve oğlu olarak bizler, Abdi Bey’i eğitim ve sosyal hayatının yanı sıra daha çok bilimsel yanıyla anlatmak istedik.


Amacımız gelecek kuşaklara böylesine değerleri anlatmak ve onların aziz hatıraları karşısında teşekkürlerimizi sunmaktı. 6 Temmuz 2003 tarihinde vefat eden Prof. Abdi Dalfes’i saygıyla ve rahmetle anıyoruz…


Prof. Dr. H. Nüzhet Dalfes

İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü Emekli Öğretim Üyesi

Prof. Dr. Serhat Şeker

İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliği Bölümü


Kaynaklar

1. Oktay Aras Kitaplığı, ‘Abdi Dalfes’, http://www.oktayaras.com/abdi-dalfes/tr/28655 Erişim tarihi: 02.4.2024.

2. Kaan Ata, ‘Barış İçin Atom Programı’nın Türkiye’de Çekirdek Fiziğinin Kurumsallaşmasına Etkisi’, Doktora Tezi-İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bilim Tarihi Anabilim Dalı, 2012.

3. Dalfes Abdi, ‘Some Considerations on Nuclear Reactor Noise’, Nukleonik, 7, 126 (1965), 23.

4. Dalfes Abdi, ‘The Random Process of a Nuclear Reactor and Their Detection’, Nukleonik, 8, 91 (1966), 1.

5. Dalfes Abdi, ‘The Fokker-Plank and Langevin Equations of a Nuclear Reactor’, Nukleonik, 5, 318, (1963), 1.

6. Dalfes Abdi, ‘The Correlation Function and Power Spectral Density of Nuclear Reactors’, Nukleonik,6, 53, (1961), 1.

7. Dalfes Abdi, ‘A Study of Stochastic Kinetics of Nuclear Reactors’, Nukleonik, 1, 299, (1962), 1.

8. Dalfes A. ‘Notion De Fonction De Transfert Pour Un Réacteur Nucléaire’, Commissariat à l’Energie Atomique-France, 1966. Erişim Tarihi: 04.4.2024.

9. Dalfes A., Beliard L., Cazemajou J., Froelicher B., ‘Intercorrelation De Deux Detecteurs Dans Un Réacteur Nucléaire’, Commissariat a l’Energie Atomique-France. CEA-R-3221, 1967; https://www.osti.gov. Erişim Tarihi: 04.4.2024

10. Froelicher B., Dalfes A., ‘Quelques Notes Sur La Transformée De Fourier Des Fonctions D’Autocorrelation’, Commissariat à l’Energie Atomique-France, CEA-R-3334, 1968. NASA (.gov); http:// ntrs.nasa.gov; Erişim Tarihi: 04.4.2024.

11. W. L. Hendry, K.D. Lathrop, Sue Vandervoort, J. Wooten, ‘Bibliography on Neutral Particle Transport Theory’, Los Alamos Scientific Lab. UC-34, Physics, 1970. OSTI.GOV; http:// www.osti.gov. Erişim Tarihi: 04.4.2024

12. Dalfes A., Turkcan E., Dragt J., ‘Theoretical and Experimental Study of a Fast-Thermal Coupled Reactor by Correlation Techniques’, Reactor Centrum Nederlands RCN-132 Report, 1970, Bkz: International Atomic Energy Agency- Reactor Centrum Nederlands, http://inis.iaea.org Erişim Tarihi: 04.4.2024.

13. Yükseler Nusret, Toker Ersin, “İTÜ’nün Çınarları: Elektrik-Elektronik Fakültesi”, 1930-40’lı yıllar. 1. Kitap, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası, Ağustos 2011.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page