Eko-Sosyal Dönüşüm İçin Yeni Bir Toplumsal Sözleşme
Birleşmiş Milletler Genel Meclisi’ne 2021’de sunulan ‘Ortak Geleceğimiz’ raporu; II. Dünya Savaşı’ndan bugüne büyük ortak testini yaşamakta olan insanlığın acil bir seçim yapması gerektiğine dikkat çekmiştir. İnsanlık ortak amaçlara, refaha ve hatta geleceğine dayanışma ve birlikte çalışma ile ulaşabilir…
Günümüzden 50 yıl önce Roma Kulübü ‘Büyümenin Sınırları’ (D H Meadows vd., 1972) araştırmasını yayınladı. Çalışmada, yerkürenin doğal kaynakların sınırlılığı ile insan nüfusunun üstel artışına bağlı olarak ekonomik faaliyetlerin hızlı artışı artması arasındaki çelişkiye dikkat çekildi. İnsan sistemleri ile yerküre arasındaki etkileşimin sonuçları; sonraki yıllarda sistem dinamiği yaklaşımını Dünya Sistemleri, Kent Sistemleri ve Ekonomik Sistemler gibi çeşitli alanlara uygulayan Jay Forrester tarafından bir bilgisayar simülasyonu ile irdelendi. Simülasyon, kaynak tüketiminde temel değişimler olmadığı takdirde hem insan nüfusu hem de sanayi kapasitesinde ani ve denetlenemeyen azalmalar olabileceğini tahmin etti. Bu tarihten otuz yıl ve kırk yıl sonra, 2000’ler ve 2010’larda kestirimler yinelendi, ancak bu gidişatı etkileyebilecek yeterli önlem alınamadığı tespit edildi. İlk raporun araştırmacılarından J. Randers, 2050’lere kadar nüfus ve üretkenlikte yavaş büyüme olacağını, yavaş büyüyen ekonominin daha az kaynak kullanacağını buna bağlı olarak da teknolojinin de kaynak-verimli çözümler geliştirmesi için zaman kalacağını ve sonuçta ekolojik ayak izinin daha hafif olacağını öngörmektedir.
Bu raporun ardından, 1980’lerde ortaya atılan Sürdürülebilir Kalkınma kavramı öncelikle çevre ve doğal kaynakların korunması olarak tarif edilmiştir. Sosyal ve ekonomik boyutlar ve etkileri sürdürülebilirliğin eşit ağırlıkta bir bileşeni olarak ele alınmamıştır. Sürdürülebilir gelişmenin sosyal, ekonomik, çevresel ve kurumsal bileşenleri eşit şekilde önceliklendirilmemiştir.
Ekolojik bağlantıları dikkate almayarak doğal yaşam alanlarını işgal eden, ekosistemlere ve biyolojik çeşitliliğe zarar veren, insan eliyle yapılan gerçekleştirilen planlama yaklaşım ve uygulamaları dünyanın pek çok kentinde halen devam etmektedir. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) ve 2030 Gündemi, şehirdeki ekosistem servislerini ve ekosistemin önemli bir unsuru olarak insanı ve insanın ekonomik faaliyetlerinin etkisinin bir bütün olarak ele alınmasını öngörür. Şehrin ekolojik sistemini oluşturan sulak alanlar, göller, nehirler, ormanlar ve bu unsurlar arasındaki bağlantılar yani ekosistem servisleri çoklu yararlar sağlar. Örneğin, kentin ısı adası etkisini azaltır, yüzey suyunu yeniden doldurur, rekreasyonu teşvik eder, yaşanabilirliği ve insanın iyi olma halini geliştirir. Bu bağlantıların sürekliliğinin insan eliyle bozulması kentlerin geleceği için bir tehdit oluşturmaktadır. İnsan topluluklarının küresel müştereklere bağlı olduğu ve her bir birey güvenli olana kadar kimsenin güvenli olamayacağı artık idrak edilmiştir. Daha kapsayıcı, eşit, adil ve ekolojik olarak sürdürülebilir bir gelecek için yeni bir toplumsal sözleşmenin gerekliliği son geçtiğimiz iki yıldır uluslararası platformlarda sıklıkla tartışılmaktadır.
Yeni Kentsel Gündem ve 2030 Gündemi
2015 yılında yayımlanan ‘2030 Yılı Sürdürülebilir Gelişme Gündemi’ insan ve tüm evren için bugün ve gelecekte; barış ve refahın temini amacıyla tüm ülkelere küresel ortaklık kurulması için yapılan bir çağrıdır. Birleşmiş Milletler (BM) üyesi devletlerin onayladığı gündemin merkezinde 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı ve bu amaçların gerçekleşmesi için 169 Hedef yer almaktadır. Sürdürülebilir kalkınma amaçlarının uygulanması amacıyla dünyanın çeşitli ülkelerinden geniş katılımlı ve iyi tasarlanmış bir süreç ile hazırlanan Yeni Kentsel Gündem, 2016 yılında Kito’da düzenlenen HABITAT III toplantısında kabul edildi. ‘Geride kimseyi ve hiçbir yeri bırakma’ sloganı ile 2030 yılına kadar açlığın ortadan kaldırılması, eşitlik ve adalet sağlanması için mücadele edilmesi ve iklim değişikliği meselelerinin çözümü doğrultusunda çalışmak hedeflendi.
"Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) ve 2030 Gündemi, şehirdeki ekosistem servislerini ve ekosistemin önemli bir unsuru olarak insanı ve insanın ekonomik faaliyetlerinin etkisini bir bütün olarak ele almayı öngörür.”
2030 gündemi, ölçülebilir amaçlar, hedefler ve göstergelerin ötesinde, hem bir normatif yönelim hem de aksiyona geçmek için bir kılavuzdur. Dünya Ekonomik Forumu (2022) kapsamında hazırlanan bir rapora göre şehirlerimiz daha iyi bir geleceğe hazırlan abilmek için günümüzde karşı karşıya oldukları çoklu krizlerin üstesinden gelmelidir. İklim aciliyeti, doğal afetler, Covid-19 pandemisinin şehirler ve topluluklar üzerindeki kitlesel yıkımı, artan eşitsizlikler, mevcut sosyal sözleşmedeki bir güç kayması ve Ukrayna, Suriye ve Yemen ve dünyanın çeşitli bölgelerinde süregelen çatışmalar gibi çok katmanlı krizler, sürdürülebilir kentsel geleceğin önemi ve aciliyetini ortaya koymaktadır.
2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi, sosyal ve ekonomik gelişme ile ekolojik sürdürülebilirliği bağlantılandırmıştır. Sürdürülebilir Topluluklar’ın önemini ortaya koymak ve bu alandaki ilerlemeyi teşvik etmek amacıyla SKA11-Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar amacı vurgulanmıştır. Sürdürülebilir kalkınma amaçları arasında ilk kez sadece şehirler için ayrı bir amaç tanımlanmıştır. Sürdürülebilir toplum inşası amacına yönelik olarak tanımlanan SKA 11; güvenli, kapsayıcı, dayanıklı ve adil şehirleri geliştirmeyi hedeflemiştir.
İnsan, refah ve gezegenin sürdürülebilir kentsel gelişmesi için BM’ye üye devletlerin aşağıdaki üç alanda dönüştürücü taahhütleri beklenmektedir.
• Sosyal içerme ve yoksulluğun sonlandırılması için sürdürülebilir kentsel gelişme
• Sürdürülebilir ve kapsayıcı kentsel refah ve herkes için fırsatlar
• Çevresel olarak sürdürülebilir ve dayanıklı kentsel gelişim
2030 yılına yaklaşırken küresel sürdürülebilir gelişme amaçlarının yerelleşmesi konusunda ülkelerin ve kentlerin sağladığı gelişme ve ilerlemeler Gönüllü İnceleme Raporları ile değerlendirilmektir. Yeni Kentsel Gündem’de sağlanan ilerlemeler etkili uygulamalar ile belgelenir.
• Kentsel Yönetişim Yapısının oluşturulması
• Kentsel Mekânsal Gelişimin Planlanması ve Yönetimi
• Uygulama Araçları (mali kaynaklar, kapasite geliştirme, bilgi teknolojisi ve yenilikçilik)
Türkiye Cumhuriyeti, Yeni Kent Gündemindeki ilerlemeler hakkında Ulusal Raporunu 2021 yılı Mart ayında hazırlamıştır. Ülke düzeyindeki ‘2. Gönüllü İnceleme Raporu’nu 2019 yılında hazırlayarak teslim etmiştir. Kent düzeyinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Sultanbeyli Belediyesi ve Karatay Belediyesi gönüllü inceleme raporlarını hazırlamıştır. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının yüzde 65’i yerel yönetimlerin harekete geçmesine ve etkili uygulamalar yapmasına bağlıdır. Bu nedenle ülkemizde de tüm yerel yönetimlerin sürdürülebilir kalkınma amaç ve hedefleri doğrultusunda gönüllü inceleme raporları hazırlayarak öz-değerlendirme yapmaları ve güvenli, dayanıklı, adil ve kapsayıcı şehirler için etkili uygulama projeleri geliştirmeleri önem taşımaktadır.
Sosyal ve Ekonomik Sürdürülebilirlik
Sürdürülebilir topluluklar ve sosyal sürdürülebilirlik kavramları çok net değildir ve uzlaşılmış bir tanımı yoktur. Kavram, farklı bakış açılarından ve farklı bilim dallarına özgü kriterlerle incelenebilir.
Sosyal sürdürülebilirlik, kalkınma söylemine 1980’lerde girmiştir. ‘Sosyal sürdürülebilirlik’i kavramlaştırırken ve operasyonelleştirirken toplum ve çevre boyutlarını entegre eden ekolojik-toplumsal çerçeve yeniden önem kazanmıştır. Geleneksel yaklaşımda sosyal sürdürülebilirlik temaları, istihdam, yoksulluğun giderilmesi gibi kavramlarla nicel olarak ölçülebilirken günümüzde daha zor ölçülebilirken, günümüzde daha zor ölçülebilen mutluluk, sosyal çeşitlilik, yer hissi gibi kavramlar kullanılmaktadır. Geleneksel sosyal göstergeler, daha statik, genellikle sayısal, çıktı yönelimli, betimleyici ve tek-boyutluyken sosyal sürdürülebilirlik göstergeleri, kuşaklararası ve belirsizlikleri de kapsayan, hibrit, süreç yönelimli, stratejik ve çok boyutludur (Colantonio, 2009).
“Türkiye’nin de Habitat III toplantısında imzaladığı Yeni Kentsel Gündem (YKG), geleceğin kentleşmesi için küresel bir yol haritasıdır. YKG; ülkenin kentsel politikaları, kentsel mevzuat ve düzenlemeler, kent planlama ve tasarım, yerel ekonomi ve belediye finansmanı ve yereldeki uygulamalar olmak üzere beş katmandan oluşur.”
UNDP İnsani Gelişme Raporu 2021-2022’de sosyo-ekonomik sürdürülebilirlik, toplam 12 gösterge ile ölçülmüştür. Ekonomik Sürdürülebilirlik; net tasarruf, toplam borçlar, brüt sermaye, becerili işgücü ve dışsatım yoğunluğu olmak üzere 6 gösterge ile ölçülmüştür. Sosyal Sürdürülebilirlik; ise yaşlı bağımlılık oranı, gayrisafi yerel üretim içinde askeri harcamaların payı, eğitim ve sağlık harcamalarının askeri harcamalara oranı, eşitsizliğe bağlı olarak ‘İnsani Gelişme Endeksi’ndeki toplam kayıptaki yıllık değişim, ‘Cinsiyet Eşitsizlik Endeksi’ndeki ortalama yıllık değişim ve en yoksul yüzde 40’ın gelir payındaki ortalama yıllık değişim olmak üzere 6 gösterge ile ölçülmüştür.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının politik etkilerine ilişkin 18 yazar tarafından hazırlanan bilimsel bir raporda, 3000 çalışmayı kapsayan bir meta-analizin bulguları yayımlanmıştır. Araştırmada; söylemsel, normatif ve kurumsal olmak üzere üç çeşit etki araştırılmıştır. Bu üç tür etkinin bir arada olması, ‘dönüştürücü etki’ olarak tarif edilmiştir. Söylemsel etkiler, küresel ve ulusal tartışmalarda SKA’lar ile daha çok hizalanması doğrultusundaki ortaya çıkan etkilerdir. Normatif etkiler, mevzuat ve düzenleyici çerçevelere SKA’lar nedeniyle için yapılan uyarlamalardır. Kurumsal etkiler ise yeni birimler, komiteler, ofis veya programlar oluşturarak SKA’lara erişim sağlanması veya mevcut kurumların yeniden hizalanmasıdır. Araştırmada kanıtlara dayalı olarak yapılan analizler sonucunda; SKA’ların ağırlıkla söylemsel düzeyde etkileri olduğunu ve henüz dönüştürücü bir gücü olmadığı sonucuna varılmıştır.
Sonuç
Birleşmiş Milletler Genel Meclisi’ne Ağustos 2021’de sunulan ‘Ortak Geleceğimiz’ raporu; İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne ‘en büyük müşterek test’ini yaşamakta olan insanlığın acil bir seçim yapması gerekliliğine dikkat çekmiştir. İnsanlık ortak amaçlara, refaha ve hatta geleceğine dayanışma ve birlikte çalışma ile ulaşabilir. BM üye devletleri, başedilmesi gereken sorunların sınırlar ve tüm ayırımların ötesinde birbirine bağlı olduğu konusunda uzlaşmıştır. Ortak Gündem, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve diğer anlaşmaların uygulanmasını hızlandırmak için tasarlanan bir aksiyon gündemidir. Küresel dayanışma ile ‘müşterek faydalar’ için birlikte çalışma yollarının bulunması gerekmektedir.
BM Sosyal Gelişme Araştırma Enstitüsü, sosyal adalet ile iklim adaletini birleştiren yeni ekonomik ve sosyal yaklaşımlar için çağrıda bulunmaktadır. Covid-19 ve iklim krizleri aciliyeti arttırmıştır. Eşitsizliklere, insanın sömürülmesi ve gezegenin doğal sınırlarına saygı duyulmaması; adil bir geçiş için insanın iyi olma halini arttıran sosyal ekonomiler ya da yeni ekolojik-toplumsal sözleşme arayışlarına yol açmıştır. Döngüsel gelişmenin kaynaklar açısından zorunlu, ekolojik olarak rejeneratif ve dayanıklı şehirler üreteceği düşünülmektedir. Bu çeşit kalkınma yolu, pek çok ekolojik, sosyal ve ekonomik fayda sağlar.
Döngüsel ekonomi yazınında son yıllarda patlama olmasına karşın döngüsel ekonomi kavramlaştırmasının sosyal boyutu eksiktir. Tüketimin dolayısıyla üretimin önemini ve ölçek ya da bağlamın önemini, arazi ve altyapıyı dikkate almazlar. Türkiye’nin de Habitat III toplantısında imzaladığı Yeni Kentsel Gündem (YKG), geleceğin kentleşmesi için küresel bir yol haritasıdır. YKG; ülkenin kentsel politikaları, kentsel mevzuat ve düzenlemeler, kent planlama ve tasarım, yerel ekonomi ve belediye finansmanı ve yereldeki uygulamalar olmak üzere beş katmandan oluşur. Şehirlerin ve insan yerleşmelerinin nasıl planlandığı, tasarlandığı, finanse edildiği, geliştirildiği ve yönetildiği yeniden irdelenerek, ihtiyacımız olan güvenli ve dayanıklı kent amacı doğrultusunda gelişme kaydedilmelidir. Yeni Kent Gündemi’nin hedefleri doğrultusunda yoksulluk ve açlığın önlenmesi, kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomik gelişme, herkese insan hakkı, cinsiyet eşitliği ve kadınlar ile kız çocuklarının güçlendirilmesi, insan sağlığının geliştirilmesi, doğal çevrenin korunması ve dayanışma; yeni ekolojik-sosyal sözleşme gerekliliğini ve yerelde yaratıcı, kapsayıcı, sosyal ekonomiyi önceleyen yaklaşımların gerekliliğini ortaya koymaktadır.
KAYNAKLAR:
1. Biermann F. v.d. (2022) Scientific evidence on the political impact of the Sustainable Development Goals, https://doi.org/10.1038/s41893-022-00909-5
2. Colantonio A. (2009), Social Sustainability: A Critique of traditional versus emerging themes and assessment in Horner, M., Price, A., Bebbington, J. and Emmanuel, R., (eds.) SUE-Mot Conference 2009: Second International Conference on Whole Life Urban Sustainability and its Assessment: conference proceedings. Loughborough: Loughborough University, 2009, pp. 865-885
3. Meadows D H, D. L. Meadows, J. Randers, W W Behren III (1972) The Limits to Growth:A Report for the Club of Rome’s Project on the Predicament of Mankind, Universe Books
4. UNSRID Flagship Report (2022) The shifting power for the new
eco-social contract.
5. UN- HABITAT (2016) New Urban Agenda
6. WUF (2022) Unlocking the Social Economy: Towards and Inclusive and Resilient Society.
Prof. Dr. Gülden Erkut
İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü
Emekli Öğretim Üyesi